Türkiye Yüzyılında, Türk Devlet Aklına Arz

img

Merhaba değerli okuyucularımız. Bu sayımızda sizler için yine özel bir yazı yayımladık. Yazıyı okumadan hemen önce 100(yüz) yıl önce verilen bir mesajla başlamak istiyorum.

TÜRKİYE YÜZYILINDA, TÜRK DEVLET AKLINA ARZ

Yıl 1915..

Selçuklu / Osmanlı / Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘GONCASUYU TELSİZ TELGRAF İSTASYONU’ tarafından elektronik harp taarruzu gerçekleştirildi..

‘’Düşmanın radyo dalgalarını bizim radyodan sürekli ve hızlı dalgalar göndererek harap ediyoruz. Düşmanın bizim telsiz telgraf cihazını ortadan kaldırmak istemediği ne malum? Fakat kulak asmıyoruz. Ben ona karşı görevimi yapacağım. İhtiyatlı olup her şeye karşı kendimi koruyacağım.’’

Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Bey / Mart 1915

TÜRKİYE YÜZYILINA ÖZEL SİNYALLER

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüzyılına özel, devlet büyüklerime duyurumdur. Rahmetli babacığım Mustafa Kurt’un bir çok tecrübesini ve nasihatini hayatım boyunca yaşatma ve uygulama gayretinde oldum. Babamın yüklediği değerleri gerek sivil hayatımda ve gerekse bürokrasi içerisinde bulunduğum her platformda elimde geldiğince yaşattım ve yaşatmaya devam edeceğim. Bilhassa ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasasını ve bölünmez bütünlüğünü korumak’ başta olmak üzere manevi değerlerimiz olan ‘Arslan Baba, Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre’ gibi gönül önderlerimizin kim olduğunu dosta düşmana yeniden hatırlatacağız. Bu hatırlatmalardan sonra Türkiye Yüzyılına özel tüm devlet yöneticilerimize ve devlet aklına sahip olan herkese tespit ettiğimiz bazı aksaklıkları ve projeleri öneri olarak sunacağız. Bu tespit ve önerileri, Devlet Ebed Müddet ilkesinde uygulamaya geçirecek tüm yetkililere şimdiden sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Bizi destekleyen ve nefesini üzerimizden eksik etmeyen, ay yıldızlı al bayrağın gerçek sahibi olan devlet büyüklerimize selam olsun. Verdiğimiz bu selamın kimlere gittiğini merak edenlere iz bırakalım istedik. Atatürk Milliyetçisi olan Entelektüel Aydınlarımıza, Tasavvuf Ehli olan Türk Milliyetçilerimize, Anadolu’nun mayasını yoğuran ve Ay Yıldızlı Al Bayrağın manasına intisap etmiş değerli Kürt Alimlerimize, Selahattin Eyyübi’nin torunları olan kardeşlerimize, Türkmen Alevi ocaklarının güzide Dedelerine, Çerkez Alevilerine ve dahi göz yaşını dualarıyla bu vatan için döken mazlumlarımıza selam olsun. Selçuklu da bizim, Osmanlı da bizim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bizim! diyenleredir selamımız. Uyanma vakti gelenlerin uyanması içindir selamımız. Selamımızı ve saygılarımızı arz ettikten sonra sözün özünü değil de, özün sözünü yazalım. Ne demek özün sözü? Sözün özünü duyduk da.. Sözün özünü okuduk da.. Özün sözü ne ola yahu? Özün sözü; duygularla samimiyetle söylenen basit bir anlatımı, karşıdaki gönle, zihne işleme aktarabilme sanatı diyebiliriz. Dikkatinizi çekerim, karşıdaki gönle, zihne işleme sanatı demedim, aktarabilme sanatı dedim. İşleme sanatını ancak Yesevi hazretleri gibi büyüklerimiz yapabilirdi. Aktarması bizden, işlemesi onlardan olsun.

Okuyucularımızla öncelikle kısa bir genel kültür birikimi yolculuğuna çıkalım. Bu yolculuğun başlığı ‘BİLİYOR MUYDUK?’ olsun.

BİLİYOR MUYDUK?

-Dünya tarihinde köleliği ilk kaldıran ve insana değer ve saygıyı yükleyen ‘Medine Vesikası’ ile Hz. Muhammed (S.A.V) efendimiz olmuştur.

-Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmadan önce Türk Milleti’nin manevi ışığı olan Hoca Ahmet Yesevi, kadınların ilim meclislerinde(eğitim-öğretim) alanında, kadın erkek aynı anda eğitim görebilmesini, kadınların sosyalleşerek belli başlı alanlarda ticari, sosyo-kültürel gibi bir çok alanda faaliyet göstermesi gerektiğini söyleyen ve uygulayan ilk kişidir. Ahmet Yesevi yolunda giden Şeyh Edebali’nin Bacıyan-ı Rum teşkilatını kurdurması bunun delillerinden küçük bir örneğidir.

-Türk Cumhuriyetleri 2023 senesi itibariyle toplam 5 tane değil 27 tanedir.

-Soydaşlarımız olan şu an mevcutta bilinen (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan) Türk Cumhuriyetleri kendilerine ‘Merkez Asya’ denmesini daha çok seviyor. Ancak bizler genelde ‘Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ ibaresini kullanıyoruz.

-Türk Dünyası’nın eksiksiz bir araya geldiği tarihi toplantı 4-9 Aralık 1993 tarihlerinde ABD’nin başkenti Washington’da yapıldı.

-Hoca Ahmet Yesevi Türbesini Türkiye Restorasyona başlamadan önce Türbeyi ilk yaptıran kişi Timur’dur.

-Orhun Anıtları’nın okunuşunun 100. Yıl dönümünde, anıtların Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından koruma altına alındığı ilk açıklayan dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar.

-Orhun Yazıtlarını Dünya Basının’da ilk okuyan araştırmacılar; Rus Radloff ile Danimarkalı Thomsen’dır. Çözdükleri ilk anahtar kelime ‘Tanrı-Türk-Kağan’ kelimeleri olmuştur.

-30 ve 31 ekim 1994 tarihinde İstanbul Çırağan sarayında Cumhurbaşkanı Demirel’in açılış konuşmasıyla, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan devlet başkanları Türk Cumhuriyetleri Zirvesi gerçekleştirdi.

-NASA’nın uzayı gözlemlediği teleskobun adı James Webb.

DEVLET KURUMLARINDA, YÖNETİCİLER ARASI KUŞAK ÇATIŞMASI, EKOL ÇATIŞMASI VE EGO ÇATIŞMASI VAR

EGO VE EKOL ÇATIŞMASI

Tarihten bugüne baktığımızda aslında herkes irili ufaklı aynı davaya doğru hizmet vermiş. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin liderliğini üstlenen ve uzun yıllardır bedel ödeyen dava adamı sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’dan evvel Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin temelini atan bazı entelektüel aydınlarımız olmuş. Bu ülkeye katma değeri olan her bir birey yada bireyler hepimiz için çok değerli şahsiyetlerdir. Ancak şunu gözlemliyoruz ki bugün Türk Devletler Teşkilatı’nı resmen kuran ve fiili olarak harekete geçirip destekleyen en çok bedel ödeyen, imzayı atan sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Böylesine kıymetli bir hizmeti faaliyete geçiren Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin daha çok İslami değerlerini temsil etmiş olsa da, akademik olarak entelektüel aydınlar kadar araştırma yapmış olmasa da, fiili hizmet olarak TÜRKLÜĞÜN damgasını hedefe doğru götürmeye en büyük adımı atmıştır. Tam bu noktada Cumhurbaşkanımıza eleştirel yaklaşan, bazı devlet adamlarının veya yöneticilerin kendilerine şu soruyu sormasını istiyorum; Mühim olan davaya, hedefe varmak mıydı? Yoksa şahsi övgüler ve menfaatler miydi?  Bize öğrettikleri en güzel tevazu şu değil miydi; ‘önemli olan şahsiyetimin yücelmesi değil davanın yücelmesi..’ Şimdi milli ve manevi değerlerimizle yoğrulmuş vicdanımıza gelin hep birlikte bazı değerleri hatırlatalım. Milli İstihbarat Teşkilatı Hakan Fidan döneminde Suriye ve Irak Bölgesinde başarılara imza atmadan önce Barzani ve Irak Türkmenleri ile bağlantıları kuran isimsiz mit kahramanlarımız vardı evet. Bugün elde edilen başarıların üzerine el birliği ile bugün Milli İstihbarat Teşkilatı Hakan Fidan döneminde en verimli hizmetlerini yapmıştır. Sonuç olarak Hakan FİDAN ülkemizde istenilen milli adımlara ve hedeflere doğru ilerlemiş midir? Evet ilerlemiştir. Herkes vicdanıyla muhasebe yapsın.. Acaba içten içe şunu diyor olabilir miyiz? ‘ya bu işe ben zamanında emek ettim, domino taşı etkisi gibi aslında benim bu başarıda çok büyük etkim var’ diyip, imzayı atan kişiyi kıskanma ihtimali olabilir mi…? Devletini ve şanlı bayrağını seven tüm devlet yöneticilerimize hatırlatılır; ‘Yemin ettiğimiz, söz verdiğimiz’ ilk günü hatırlıyor muyuz…? Gelin el ele verelim. Özümüzü hatırlayalım. Özün sözünü yayalım. Ego ve Ekol çatışmasından kendimizi koruyalım.

KUŞAK ÇATIŞMASI

Türkiye Yüzyılının temellerini atan, savunma sanayii alanından tutunda, askeri, diplomatik ve ekonomik yönetimini bugünlere taşıyan kuşak 1950-1968 arası doğan kuşaktır. Bu kuşak stratejik olarak çok önem arz etmektedir. Bu kuşaktan sonra ülkemizin yönetimini 15 yıl sonra devralacak kuşak 1990 ile 1998 arası kuşaktır. Zira bir devletin aklını oluşturan zümre, devlet kurumlarında akademik çalışma yapan uzman ve uzman yardımcılarıdır. Devletimizin her kurumuna TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, 16 BAKANLIK, MİT, TÜRK POLİS TEŞKİLATI ve diğer kurumların tamamına 2016’dan bu yana uzman, uzman yardımcısı, komser, komser yardımcısı, teğmen, uzman çavuş vb. ünvanlara sahip olanlar 1990 ile 1998 arası kuşaktır. Bu ne demek oluyor? Bayrağı devredecek kişilerin bu kuşağı çok iyi yönetmesi, yönlendirmesi ve dinlemesi gerekmektedir. Bu bilgi aktarımını yapacak olan kuşak 1970-1989 arası kuşaktır. Ben deniz 1992 doğumluyum. Bugün bunları sesli hale ben getirdim. Devamını ülkemin aziz insanlarına bırakıyorum.

Yazımıza radyo dalgaları ve sinyalleri ile başladık. Teşbih yaprak diyorum ki; Tevfik Rıza bey gibi özümüzü sinyal taarruzlarından muhafaza edelim. Sinyal taarruzu demişken Türkiye Yüzyılında olmazsa olmaz politikalardan birisi mutlaka elektronik ve sinyal haberleşme alanları olmalı. 2020 aralık ayında, 2021 yılı Türk Dış Politikası Takvimi yayımlamıştık. Önerilerimizin %90’ı kabul görmüştü. Bugün yine bir öneri tablosu sunacağız. Bu tabloda yalnızca MİT konusunu koymadım. Onu da mizahsel bir anlatımla yapmak istedim. Bu ülkede bir çok kamu kurum ve kuruluşunda maalesef personel arasında kültür, ekol ve ego çatışması var..  MİT’in Hakan FİDAN başkanlığındaki başarısı ve mükemmelliği bir kenara dursun, ne hikmetse kurum içerisinde birbirini beğenmeyenler oluyor. Bunu mizahsel olarak anlatacak olursam MİT’in vesayetçi gruplarının BALIK yemesi ile sonradan dahil olan mensupların KAVURMA yemesi sorunu var.. Çözümü ise bir büyüğün olaya el atıp ‘yer sofrası’ kurması gerekiyor. İçlerde birikmiş sesleri ortaya koyup, artık bu ego ve ekol çatışmasını sonlandırıp hedefe doğru ilerlemesi gerekiyor. Emanetlerimizin sahiplerine ulaşması dileği ile… En derin saygılarımla. Mustafa KURT oğlu Hasan Salih KURT.

2023 Öneri Tablosu İçin Tıklayın...

Önerilerimizin daha detaylı ve mahrem olan kısımlarını Cumhurbaşkanlığı destekleriyle kurulan https://turkiyeyuzyili.com internet adresine, yüzyıl hayallerimizi sunmaya devam edeceğiz. Yüzyıl hayallerimize inanarak yürüyen, tüm ekol ve görüşleri tek çatı altında toplayan, herkesin derdiyle dertlenip empati yapabilme becerisinde olan ve aynı zamanda Türk Devlet Aklına stratejik yön ve vizyon katan kendi kuşağımdaki vatan evlatlarıyla hizmetimizi adım adım başaracağımıza inancım sonsuz. Saygılarımla ilgili makamlara arz edilir.