ATİ İÇİN GEREKLİ BİR MAZİ

img

   ATİ İÇİN GEREKLİ BİR MAZİ

Tüm cihan tarafından vesikalı bir hakikat olarak bilinen Türk tarihinin özü, göğsünün altında büyük bir kıymetle mahfuz ettiği imanına dayanmaktadır. Nitekim Türklerin devlet mahiyetinde güçlü bir müessese haline gelmesi, İslamiyet’i kabul etmesiyle vuku bulmuştur. Bu ülkü ve mefhumu kendine düstur edinen Türk devletleri, İslam sancağı altında tek millet olmaya gönül vermiştir.

Merkezde tek, çevrede sayısız olan bu asil davanın sancağı cihanı karış karış sarmaya devam ederken bu yükselişe sebep olan hakikat manalarının ehli küfür tarafından çözümlenmiş olması, ayağımıza takılan hadsiz ve hınç dolu çelmelerin başlangıcı olmuştur.

Asli hüviyet; güç ve hakikatimize medar olan iman, ilim ve fen öğrenimlerinde göstermiş olduğumuz şuur rehaveti, Batı’nın bizi çözümleyerek kazandığı madde hakimiyetinin en başlı  sebeplerinden bir tanesidir. Madde hakimiyetini eline alan Batı uygarlığı, tüm cihana tuttuğumuz hakikat ışığımızdan kalan manevi huzmeleri de karartmak maksadıyla Doğu medeniyetine karşı ‘irtica’ taarruzu başlatmıştır. Bu taarruz sonucunda Doğu medeniyetine yapıştırılan yafta ve yavelerin toplum açısından kısmi ama etkili bir karşılık bulması nedeniyle ipi eline geçiren Batı uygarlığı, tam hakimiyeti kazanmak adına durmadan ve amansızca çalışmaya devam etmiştir. Yürütülen büyük çalışmalar sonucunda kendi hakikatine yabancılaştırılan Türk toplumuna yönelik en ağır kast, soydaşları ile olan birliğine kadar uzanarak bu birliğin parçalanma teşebbüsü ile devam etmiştir. Din, dil, kültür ve devlet bütünlüğü olan Türkler; Batı uygarlığı tarafından hedeflenerek yapılmış büyük hamleler sonucunda bahsini geçirdiğimiz tüm kıstasları kapsayacak şekilde birbirinden kopartılmış ve tam yabancılaştırılma sağlanmıştır. Dolayısıyla tarih boyunca her alanda beraber olduğumuz Türk soydaşlarımız ile aramızdaki tüm kanallar tarihi bir hedef sonucunda tıkanmıştır.

Dolayısıyla güçlü bir mazinin, hırpalanmış ve bunun idrakine varmış yeni nesliyiz. Bu idrake vesile olan büyüklerimiz, kendi dönemlerinde kuvvetli bir şuur mücadelesi vererek yeni bir gençlik meşalesi yakmayı başarmışlardır. Bu meşaleyi yeniden ve daha ektili bir şekilde tüm cihana tutmak ve hatta yaymak en hakikatli görevimizdir.

Neyi kaybettiğimize, nasıl yabancılaştırıldığımıza ve nasıl kopartıldığımıza vakıfız. Öyle ise sorumluyuz…

Asli hüviyetimizi doğru tanımlayarak, eksikliğimizin farkına vardığımız noktalarını daima ve her hâlükârda kapatma gayreti ile gelecekteki en güçlü ses olma maksadına yönelik hareket etmeliyiz. Batı uygarlığı tarafından elimizden alınan bu birliği yeniden temin etmek, hedeflediğimiz kudreti kazanabilmek açısından çok mühim bir noktaya haizdir.

Hakikat özlerinden kopmanın ne tür facialara sebep olduğunu tespit ettiğimize göre maziye sarılarak güçlü bir gelecek inşa etmek mecburiyetindeyiz. İman, ilim ve fenni konulardaki eksikliklerimizi gidermek adına soluk vermeden çalışmaya başlamamız elzemdir. Medeniyetimizi oluşturan güçlü kültür yapımıza olan yabancılığın giderilmesi de bu noktadaki en mühim meselelerimizden bir tanesidir. Hakikat mayamızı bünyesinde barındıran fikir, tarih ve kültür münevverlerimizin dizlerinin dibinden ayrılmadan her noktada kendimizi tamamlamak adına çalışmalıyız. Çok fazla okumalı ve çok fazla dinlemeliyiz. Bunun sonucunda öğrendiğimiz her hakikatimizi, topluma kazandırmak için gerekli olan tüm faaliyetlerde öncü olmalıyız. Devletimiz nezdinde ise soydaşlarımız ile olan bu bağın tekrar vücut bulması adına diplomatik, uluslararası ve ekonomik iş birliğinin yüksek temasa geçmesi yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu bağlamda devletimizin de öncü olmuş olduğu Türk Devletleri Teşkilatı, geleceğe ışık tutan en güçlü tavırlarımızdan bir tanesini oluşturmaktadır. Bahsini ettiğimiz tüm kıstasları kendine ülkü edinerek faaliyette bulunan Türk teşkilatının bu hakikat doğrultusunda daima ilerleyerek güçlenmesi en büyük arzularımız arasındadır.

Bütün bunlara binaen siyaset, dil, kültür ve bizi yakından ilgilendiren her alanda perçinlenerek tüm ilişkileri yeniden inşa etmek mecburiyetindeyiz. Tarihin bize yüklediği bu büyük sorumluluğu yerine getirmek adına her alanda çalışmamız zaruridir. Birlik sancağımızdan doğan hakikat güneşini tüm cihana yaymayı yeniden başarabilmek için öncü bir şahsiyet olmak, seçeneksiz bir hakikattir.

Bu uğurda bilhassa şu unutulmamalıdır ki;

Mazinin nefesi olmadan ati inşa edilemez!

Mümkünatı yoktur.

                                                                                                  SUNA HAN KARAPEHLİVAN